Bir gün bir çukur kazıp, içini su geçirmiyen basit bir malzeme ile kaplıyor ve suyunu dolduruyorsunuz. İşlem bu kadar basit.

Ama neticede, bu uçsuz bucaksız evrende bir habitat yaratmış oluyorsunuz. Günbegün, kendi emeğinizle yarattığınız bu ortamın geliştiğini, sizi içine çektiğini, sizi gururlandırdığını görüyorsunuz.

Havuz yaşamaya başlıyor, hem de inanılmaz bir hızla. En ufak bir katkıda bulunmasanız da su, dönüşümler gösteriyor, önce çevrenizdeki kuşlar boy boy, cins cins yarattığınız ortama dahil oluyorlar, kırmızı, mavi ve kahverengi pervaneler uçuşurken Nisan ayının gelmesiyle birlikte, ansızın bir gece, önce kurbağalarınız daha sonra kurbağa yavrularınız oluveriyor.

Tabii bu kadar gelişime katkıda bulunmamak imkansız. Bir gün havuz balıkları ve sucul bitkilerle haşır neşir olmaya başladığınızı fark ediyorsunuz. Öğreniyorsunuz, gözlemliyorsunuz ve yaptığınız işin hayatınızı nasıl güzelleştirdiğini, farklılaştırdığını anlıyorsunuz.



Bence, hobi havuzu ile tanışan bir insan kısa sürede iflah olmaz bir tutkuya kapılıyor. Öyle ki bu tutku kendisini ikinci bir havuz isteğine ve de o ana kadar dikkatini bile çekmemiş olan kova, küp, eski banyo küveti, kullanılmıyan su deposu gibi su tutabilecek her objeye potansiyel bir havuz gözüyle bakıyor. Buna, kış aylarında bu zevkten uzak kalmamak için evinin odasına, salonuna kovalarla küçük, şişme çocuk havuzlarıyla daha büyükçe sucul ortamlar ilave etmeyi de katabiliriz.

İşte ben, eğer başarabilirsem, bütün bu yaşadıklarımı ve hissettiklerimi burada yazıya dökmeye çalışacağım.

30 Haziran 2010 Çarşamba

AKVARYUMDA LOTUS VE NİLÜFER UYGULAMASI

Uygun balık seçimiyle, ev içerisinde güzel bir tropikal ortam yaratma imkanı doğuyor. Aşırı büyüyen bitkileri herzaman budayarak küçültmek mümkün.