Bir gün bir çukur kazıp, içini su geçirmiyen basit bir malzeme ile kaplıyor ve suyunu dolduruyorsunuz. İşlem bu kadar basit.

Ama neticede, bu uçsuz bucaksız evrende bir habitat yaratmış oluyorsunuz. Günbegün, kendi emeğinizle yarattığınız bu ortamın geliştiğini, sizi içine çektiğini, sizi gururlandırdığını görüyorsunuz.

Havuz yaşamaya başlıyor, hem de inanılmaz bir hızla. En ufak bir katkıda bulunmasanız da su, dönüşümler gösteriyor, önce çevrenizdeki kuşlar boy boy, cins cins yarattığınız ortama dahil oluyorlar, kırmızı, mavi ve kahverengi pervaneler uçuşurken Nisan ayının gelmesiyle birlikte, ansızın bir gece, önce kurbağalarınız daha sonra kurbağa yavrularınız oluveriyor.

Tabii bu kadar gelişime katkıda bulunmamak imkansız. Bir gün havuz balıkları ve sucul bitkilerle haşır neşir olmaya başladığınızı fark ediyorsunuz. Öğreniyorsunuz, gözlemliyorsunuz ve yaptığınız işin hayatınızı nasıl güzelleştirdiğini, farklılaştırdığını anlıyorsunuz.



Bence, hobi havuzu ile tanışan bir insan kısa sürede iflah olmaz bir tutkuya kapılıyor. Öyle ki bu tutku kendisini ikinci bir havuz isteğine ve de o ana kadar dikkatini bile çekmemiş olan kova, küp, eski banyo küveti, kullanılmıyan su deposu gibi su tutabilecek her objeye potansiyel bir havuz gözüyle bakıyor. Buna, kış aylarında bu zevkten uzak kalmamak için evinin odasına, salonuna kovalarla küçük, şişme çocuk havuzlarıyla daha büyükçe sucul ortamlar ilave etmeyi de katabiliriz.

İşte ben, eğer başarabilirsem, bütün bu yaşadıklarımı ve hissettiklerimi burada yazıya dökmeye çalışacağım.

12 Haziran 2011 Pazar

KIŞIN KAHRAMANLARI

Sucul bitkilerin hemen tamamı soğuk kış aylarında, yapraksız, çiçeksiz bir uyku dönemi geçirirken,
kelime kelime tercüme edildiğinde “Su Alıçı” adını alan Water Hawthorn, yazın tamamiyle ortadan kaybolurken, kışın başlamasıyla birlikte havuzu kapladı ve çiçek üzerine çiçek açtı. Çiçekleri çok yakından kokladığında vanilyayı hatırlatıyor. Mineflora ya bu hediyesi için çok teşekkürler.





Kışın kahramanları diyince, karasal da olsalar, bahçemdeki iki cefakarı anmadan geçemiyeceğim:

Saksıdaki muzum, Ocak ayında girdiği, karanlık, penceresiz bodrumda, haliyle renksiz bir çiçek verdikten sonra, Mart sonu açık hava ve güneşe kavuşunca, çiçeğine renk geldi.



Bu küçük sevimli succulent de (echevaria olabilir) tıkıştırdığım bir duvar oyuğunda bütün kış çiçekli kaldı, halen de öyle.



11 Haziran 2011 Cumartesi

ÜÇÜZLERİMİZ OLDU:))

Bu arada, bir önceki hafta uğradığımda, hayretler içinde, tek sapta 3 gonca geliştiğini gördüm. Bir genetik bozulma nedeniyle olduğunu düşündüğüm bu durumla ilgi, bu güne kadar ne bir resim ne de yazıya rastlamadığım için, bu deneyimi tabiatın bana bir güzelliği olarak kabullendim, biraz da sevinç çığlıkları arasında.

İlk defa başıma geldiği için, goncalardan en azından birinin gelişemiyeceğini düşünerek bir haftalık ayrılığı zor ettim.
Ve bugün geldiğimdealttaki resimlerde görülen muhteşem olayla karşılaştım. Bir sapta 3 sağlıklı nilüfer:))

Açmalarının üçüncü günü olduğunu zannediyorum.

Tabiat Ana daha neler gösterecek kimbilir... Teşekkürler, hem de sonsuz teşekkürler...



BAŞARDILAR:))

İlk nilüferin açmasından sadece 11 gün sonraki durumu gösteren, güzelliklerle dolu havuz, suculların, bakımsızlık, daha önemlisi ilgiden uzak kalmaları halinde bile ne denli güçlü olduklarının bir ispatı değilmi?




2011 GÖTÜRDÜKLERİ VE GETİRDİKLERİ

Hayat her zaman insana istediğini vermiyor. Çeşitli sürprizlerle, iniş ve çıkışlarla dolu. İşte bu inişlerden biri süresince, ki bu süreç halen devam ediyor ve de herhalde bir müddet daha devam edecek, Sucul Dünyamdan uzak kaldım.


Yazın gelmesiyle birlikte ancak hafta sonları bu güzel ortama kavuşuyorum. “Ne yapalım, olsun” diyorum ve bu durumun bana suculların “sıfır bakım” karşılığında tepkilerinin ne olacağını görme şansı vereceğini düşünerek, bilgi ve tecrübemin artmasına katkıda bulunacağını bir artı kabul ediyorum.

“Sıfır bakım” dedim, çünkü kışa girmeden önce kasım ayında veya ilkbahar öncesi mart ayında yapmam gereken, saksıları tek tek kontrol etme, kökleri bölüp yeni saksılara geçirme, çürüyen hastalıklı kökler var ise bunları ayıklama ve de gübreleme işlemlerinden hiç birini yapamadım.

Ama güzellikler devam etti. 23 Mayısda açan ilk nilüferin haberini, bahçeye uğrayan bir arkadaşımın telefonu ile çektiği resimden aldım ve çocuklar gibi sevindim.

İşte öncümüz:))